Açık erişim
Kütüphaneler dijital arşivlerini kullanıcılara nasıl açıyor

Arşiv ve kütüphanelerdeki bilgiler araştırmacıların kullanımına açık olsa da, bunları alıp başka yerde kullanmaya genellikle izin yok.
Arşiv ve kütüphanelerdeki bilgiler araştırmacıların kullanımına açık olsa da, bunları alıp başka yerde kullanmaya genellikle izin yok. | Foto (kesit): Colourbox.com

Müze ve arşivler kültürel mirastan dijital çağa uygun bir biçimde yararlanılmasını planlıyorlar. Fakat finansman, mesuliyet, telifler ve yapısal meseleler gibi büyük engellerle karşı karşıyalar. Yine de, son zamanlarda bazı gelişmeler yaşanıyor.

Almanya'nın kentlerinde dolaşırken bastığı yere bakan herkes görmüştür "tökezleme taşları"nı (Stolpersteine). Yürüyüş yollarına döşenen 42.500 civarında anma taşı, Nazi döneminde katledilen, sürgün edilen ve toplama kamplarına yollanan insanların yazgılarını hatırlamaya davet ediyor. Bu insanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek ya da başkalarını da keşfetmek isteyenler, akıllı telefonlarındaki Plate Collect uygulamasını yakın bir zamanda kullanabilecek. "Jugend Hackt" (Gençler Hackler) yarışması kapsamında geliştirilen prototipin mucitleri bu yeni "App"i, Kasım 2013'te Berlin'deki Yahudi Müzesi'nde gerçekleştirilen "Zugang gestalten" (Erişim tasarımı) adlı konferansta tanıttılar.

Fakat bu App'i geliştirenler müze çalışanları ya da arşivciler değil, üç lise öğrencisi: Niklas Riekenbrauck, Daniel Petri ve Finn Gaida. Gençler programı geliştirirken, serbest erişime ve kullanıma açık veri kaynaklarını kullandılar.

Müzeler, arşivler ve kütüphanelerde bu ve benzeri fikirler iki engelle karşı karşıya kalıyor: Katalog ve derme bilgileri araştırma amaçlı kullanılabilse de, kaydedilmeleri ve başka alanlara aktarılmalarına izin verilmiyor.

Yardımcı ve toplayıcı "kitle"

Bu nedenle, Wikimedia Almanya direktörü Pavel Richter, müzecilere şunu soruyor: "Birisi size gelip de, 'İyi günler, çalışmalara ben de katılmak istiyorum' derse, buna ayıracak bütçeniz var mı?" Wikipedia tarzı "Crowdsourcing", yani "kitle kaynak", epey bir zamandan beri pek çok platform tarafından model alınıyor. İnternet toplumu "kültürel mirası" koruyan yardımcı ve 'co-admin' olmakla kalmıyor, Wikimedia Commons gibi resim arşivlerinin ya da Gutenberg Projesi'ndeki kitap taramalarının "materyal toplama direktörü" de oluyor. .

Yerleşik kültür kurumları herkese açık bu platformlara uzun süre kuşkuyla yaklaşmış olsa da, son zamanlarda bazı gelişmeler yaşanıyor: Kasım 2013'te Almanya'nın beş önemli kurumu "Bilimsel Bilgiye Açık Erişim üzerine Berlin Deklarasyonu"nu imzaladı. Deklarasyona göre, "Hedeflenen açık erişim süreci, kültürel mirasın her bir hamilinin (...) aktif katılımını gerektiriyor." Uluslararası bilim örgütleri ve kültür kurumları tarafından kabul edilen ilkeleri, şimdi Prusya Köşkler ve Bahçeler Vakfı, Alman Arkeoloji Enstitüsü, Federal Arşiv, Berlin'deki Yahudi Müzesi ve Prusya Kültür Mirası Vakfı da destekliyor.

Açık Erişim – Vermeer Remiks

Bunun somut olarak ne anlama geldiğini öğrenmek isteyenler, Hollanda'ya bir göz atabilirler. Amsterdam'daki Rijksmuseum'um Rijks-Studio'sunda online ziyaretçiler 125.000 sanat eserini görmekle kalmıyor, telif hakkından muaf eserleri bilgisayarlarına indirip istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Eserlerin ister remiksleri yapılsın, ister kahve kupalarının üstüne basılıp satılsın, müze bunlarla ne yapıldığına karışmıyor. Rijksmuseum "açık" stratejisiyle bu yaklaşımın öncüsü sayılabilir.

Açık erişim nereye kadar?

Almanya'da müzeler açık erişimin nereye kadar gideceğini sık sık tartışıyorlar. Prusya Kültür Mirası Vakfı da erişimin olabildiğince açık olmasından yana, ama ticari kullanıcıların ücret ödemeye devam etmesini istiyor. Vakıf bu nedenle, elyazmaları ve koleksiyon objelerinin resimleri gibi dijitalleştirilmiş eserleri sadece ticari olmayan kullanıcılar için online erişime açıyor.

Prusya Kültür Mirası Resim Arşivi'nin müdürü Hanns-Peter Frentz, bunun son kertede siyasi bir karar olduğu görüşünde. Kültür kurumlarının dermelerini dijitalleştirmekle görevlendirildiğini, ama bu çalışmayı kendi bütçelerinden karşılamaları beklendiği söylüyor. "Alman Araştırma Topluluğu'nun (DFG) bazı projeleri sayılmazsa, devlet çoğu kültür kurumunu bu konuda yalnız bıraktı." Frentz'e göre, dijitalleştirme çalışmalarını finanse edebilmek için ticari kullanıcılardan bir ücret talep edilmesi gerekiyor.

Açık ve kapalı

Wikimedia direktörü Richter buna, "Açık erişime getirilen kısıtlamaların bir gerekçeye dayandırılması lazım," sözleriyle itiraz ediyor. Burada birbirine zıt iki görüşle karşı karşıyayız: Klasik bellek kurumlarının mantığına göre, kısıtlamanın değil, erişime açmanın bir gerekçeye dayandırılması gerekiyor. Almanya'da kültür alanındaki en büyük resim ajansının tavrı, pek çok kurumun tavrıyla aynı. Oysa, açık erişimi savunanlar tam tersi olması gerektiği görüşündeler.

Yahudi Müzesi'nin yönetici direktörü Börries von Notz da ikinci eğilimden yana. Ona göre, ticari/ticari olmayan ayrımı sadece muğlak değil, aynı zamanda da "biraz eften püften bir bahane". Ücretler düşük olsa bile, sonraki kullanıcıların telif haklarıyla ilgili sorunlar yaşadığını söyleyen von Notz, aydınlığa kavuşturulmayan, hâlâ geçerli olan telif haklarını bellek kurumlarının önündeki en büyük sorun olarak görüyor.

Dolayısıyla, güncel tartışma bu kurumların kendi imajlarıyla da ilgili: "Kültürel mirasın" korunması ve erişime açılması, dijitalleştirme koşulları altında ne anlama geliyor? Almanya'daki büyük kültür kurumlarını açık erişim yörüngesine sokmak tam on yıl aldı. Ama tartışma artık başladı ve örnekleri her geçen gün çoğalıyor.