Kısa yollar:

Doğrudan içeriğe git (Alt 1) Doğrudan ana navigasyona git (Alt 2)

Öğrenme ortamı kütüphane
"Herkese ücretsiz bilgi. Nokta."

Kütüphanelerin geleceği
Kütüphanelerin geleceği | © Kulturprojekte Berlin adına raumlaborberlin

Herkese açık kamusal alanlar giderek azalıyor ve birçok insan nitelikli bir eğitimden mahrum kalıyor. "Peer 2 Peer University"den Nico Koenig ve Grif Peterson, hayat boyu öğrenme ortamları ve kamusal mekânlar olarak kütüphanelerin potansiyelini konuştu.

İnternetin kütüphaneleri gereksiz hale getirdiği görüşü hâlâ inatla savunuluyor. Sizce kütüphaneler dijital toplumda nasıl bir yere sahip?
 
Grif Peterson: Şu anda moral bozucu bir dönemden geçiyoruz. İnterneti ve dijital teknolojiyi demokratikleşmenin ve özgürleşmenin araçları olarak göklere çıkaran sayısız örgüt ve proje var. Öte yandan, bu örgütlerin çoğunun çalışma anlayışı ve mülkiyet koşulları ne demokratik ne de özgür. İnternet dışındaki dünyaya hâkim olan neo-liberal iş modellerini yansıtan bu örgüt ve şirketlerin –ister Blockchain, isterse de çevrimiçi eğitim ya da bilgisayar uygulamaları alanında faaliyet göstersinler– sözümona "çığır açan" konseptlerine yakından bakıldığında, aslında çoğunun, mevcut iktidar yapıları ve yaşam biçimlerinin dijital versiyonundan başka bir şey olmadığı ve dijitalleşme aracılığıyla alternatif konseptler yaratmadıkları görülüyor. Bizim bundan çıkardığımız sonuç, şimdilerde giderek büyüyen eşitsizliğe karşı bir şeyler yapmak isteyen çevrimiçi ve çevrimdışı platformların desteklenmesi, korunması ve çoğaltılması gerektiği.

Kütüphaneler işte bu noktada devreye giriyor. En azından Kuzey Amerika'da, insanların rahatsız edilmeden ya da bir şey satın almaya zorlanmadan istediği zaman gidebileceği tek yerler, kütüphaneler ve dini kurumlar. O nedenle, halk kütüphanelerinin modern toplumda oynayabileceği rolün görülmesinin ve buna sahip çıkılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öğrenme konusuna gelecek olursak; şu sıralarda, kütüphanelerin eğitim misyonunu belediyeler tarafından yönetilen halk eğitimi programlarıyla yerine getirmenin yollarını arıyoruz. İzne, lisanslamaya ya da konuk eğitmene tabi olmadan yürütülebilecek programlar bunlar. Bu ortak eğitim deneyiminin sonuçlarının belgelenmesi, herkesin hem bilgi tükettiği hem de bilgi ürettiği düşüncesini pekiştirmesi açısından çok önemli.
 
Kütüphaneler eğitim alanında hangi rolü üstlenebilir ya da üstlenmelidir?

Nico Koenig: Eğitim programları uzun zamandan beri kütüphanelerin misyonunun bir parçası, ama kütüphanelerin birer eğitim merkezi olarak geleceği açıkça tanımlanmış değil. Şu sıralarda, kütüphaneye sırf zevk için bir şeyler öğrenmeye gidildiği düşüncesi hâkim herhalde. Kimileri için doğru olabilir bu, ama kütüphanelerin insanların okumayı veya dil öğrenmesine, karmaşık beceriler edinmesine, anlamlı bir iş bulmasına, hayallerindeki geleceğe kavuşmak için gereken donanımı edinmesine yardımcı olduğunu biliyoruz. Ayrıca, üniversitelere benzer şekilde kütüphaneler de öğrencileri yüksek öğrenime hazırlıyor; her iki kurum da ileri eğitim programları sunuyor, ikisinde de bazen aynı öğretim görevileri aynı dersi veriyor! Fakat kütüphanelerin verebileceği hizmet sınırlı elbette. Bilimsel araştırmalara yönelmeleri ya da bir meslek okulu açmaları olası değil, ama bu bile hep böyle kalacak diye bir şey yok. Dolayısıyla, bizim "Üniversite öldü, yaşasın kütüphane" sloganımız, kütüphanelerin olanaklarını ve yönelimlerini genişletme çağrısıdır. Bu anlamda, kütüphanelerin eğitimde figüranlar değil, başrol oyuncuları olarak görülmeleri gerekir.

"Toplumsal merkezler olarak kütüphaneler, kullanıcılarını bir kitaba ya da internet sayfasına yönlendirmekten çok daha fazlasını yapabilirler."

Kütüphanelerin bunun için nasıl bir yaklaşıma ve hangi yöntemlere ihtiyacı var?

Grif Peterson: Pek çok üniversiteden farklı olarak kütüphanelerin sarsılmaz bir misyonu var: Herkese ücretsiz bilgi. Nokta. Bizim çalışmalarımızın amacı, kütüphaneleri sınırsız potansiyellerini kullanmaya teşvik etmek ve toplumsal merkezler olarak kütüphanelerin, kulanıcılarını bir kitaba ya da internet sayfasına yönlendirmekten çok daha fazlasını yapabileceklerini göstermek. Pek çok kütüphane epeyce bir zamandan beri çok daha geniş kapsamlı hizmetler sunuyor gerçi. Yine de, kamuoyunu kütüphanelerin geniş hareket alanı hakkında bilgilendirme çalışmalarına devam edilmesi gerekiyor.
 
Peki, pratikte bu nasıl oluyor? Kurumunuz "Peer 2 Peer University" bunda nasıl bir rol oynuyor?

Grif Peterson: Öncelikle, kütüphane çalışanlarını, kütüphaneyi halka ait bir yer olarak benimsemeye teşvik ediyoruz. Özellikle de büyük kütüphaneler bunda zorlanıyor, çünkü şubelerinin kamuoyu çalışması yapmak için ne yetkisi ne de buna gereken zamanı ayırabilecek personeli var. Açılış-kapanış saatlerinin esnek olmaması ve katı davranış kurallarının uygulanması da bir kütüphanenin pek konuksever bir yer olmadığı izlenimini uyandırabiliyor. Bizim dikkatimizi çeken, pek çok kütüphane çalışanının, öneriler getiren, yardımcı olmak isteyen kullanıcı ve gönüllülere nasıl yaklaşılacağını bilememesi. Üstesinden gelinecek bir sürü bürokratik engel de var elbette, ama mevcut gereksinimleri anlamak, diyaloğa açık farklı bir yaklaşım sergilemek için en başta biraz zaman ayırmak gerekir.
 
Biz kütüphaneleri, ortak eğitim programlarının moderasyonunu üstlenirken esnek davranmaya teşvik ediyoruz. Örneğin, diksiyon becerisini geliştirmek isteyen yirmi insanı bir araya getirdiğinizde onları kendi hallerine bırakamazsınız. O zaman bunun üstesinden gelemeyeceklerini düşünüp pes ederler. İnsanlara bu konuda rehberlik edecek biri gerekir. Fakat kütüphanedeki kurs ya da derslerin üniversitelerdeki gibi kesin yönergelerle –pahalı eğitim kitaplarıyla ve standart sınavlarla– yürütülmesini de istemiyoruz.
 
Amacımız, kütüphanecilerle el ele vererek katılımcıları doğru yönlendirecek şekilde yapılandırılmış programlar geliştirmek. Aynı zamanda da katılımcılara, eğitim deneyimlerine yön verebilecekleri ve bir sınıfın iradesine bütünüyle boyun eğmeyecekleri bir özgürlük alanı bırakmak. Her zaman kolay olmuyor bu. Ama kafalardaki bilirkişi konseptini yıkmak ve her birimizin aynı anda hem eğitmen hem öğrenci olduğumuzu görmek açısından çok faydalı oluyor yuvarlak masa grupları. Genel olarak, bu konsepti üniversitelerden ziyade kütüphanelerle geliştirmekte çok daha başarılı olduk. Çünkü, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu felsefe kütüphanelerin misyonuyla bire bir örtüşüyor.
 
"Peer 2 Peer University" (P2PU) yöneticilerinden Nico Koenig ve Grif Peterson, 2018'de Berlin'de düzenlenen Next Library® Konferansı'nda "Universities are an endangered species. Long live the library!" (Üniversitelerin soyu tükeniyor. Yaşasın kütüphaneler!) başlığını taşıyan bir oturum gerçekleştirdi. P2PU; kütüphaneciler, pedagoglar, yerel temsilciler, geliştiriciler, tasarımcılar ve öğrencilerden oluşan bir taban örgütlenmesi. Ortak amaçları, "yerleşik yüksek öğrenime, âdil, güçlü ve özgürleştirici bir alternatif sunmak."
 
Nico Koenig Nico Koenig | © Nico Koenig Nico Koenig, Peer 2 Peer University, Topluluk yöneticisi
Nico Koenig eğitim programını koordine ediyor ve P2PU ağındaki pedagoglara ve kütüphanecilere danışmanlık yapıyor. Okul dışı ve yerel yetişkin eğitim programları ve projelerinin geliştirilmesi, koordinasyonu ve desteklenmesi alanında on yıllık bir tecrübeye sahip.

 

 
Grif Peterson Grif Peterson | © Grif Peterson Grif Peterson, Peer 2 Peer University, Programmleitung
Grif Peterson, eğitim tasarımı, çevrimiçi kursların seçimi ve uygulaması dahil eğitim gruplarının kurulmasından, eğitmenler ve öğrenciler için ders kaynaklarının tasarımından ve geliştirilmesinden, ayrıca eğitmenlerin konsepte uygun eğitiminden sorumlu. P2PU'nun tüm dünyadaki kütüphanelerle iletişiminden de sorumlu olan Peterson, Chicago Halk Kütüphanesi ve Kenya Ulusal Kütüphane Servisi gibi pek çok büyük kütüphaneyle kalıcı bir işbirliğinin kurulmasına da önayak oldu.