Doruk Ateş
Eşrefzade İdris Bey Maceraları ve Ayfer Kafkas

Edebi türler değişmez fizik yasalarına bağlı değildir. Toplumda zamanla meydana gelen değişmeler edebiyata da yansır. Onu, tıpkı başkalaşan dünya gibi değiştirir. Doğal olarak edebi eserler de bu başkalaşan dünyaya ayak uydurmak için farklılaşır, hatta dönüşür. Edebi eserler içerisinde en çok değişime uğrayan ise kuşkusuz “roman” olmuştur. Bu değişim, türün alt türlere ayrılmasını da hızlandırmış, kurmaca yapısı oluşagelen alt türlerin de dönüşmesine yol açmıştır. Ancak polisiye roman, altın çağını yaşadığı dönemde dahi bu dönüşümün karşısında durmak istiyormuş gibi birbirinin neredeyse aynısı, belirli kalıplarla yazılmış, dâhi dedektifin aptal faili mat ettiği sözüm ona bir kovalamaca, insani hiçbir duygunun ön plana çıkmadığı bir oyalanma vasıtası olarak kaleme alınmıştır. O nedenle de bugün hâlâ duyduğumuz eleştirileri biraz da hak etmiştir. Ne zaman ki polisiye roman insanı insan gibi anlatmaya başlamış, o zaman edebi bir tür olarak kabul görmeye başlamıştır.
 
Polisiye romanın geçtiği süreçten bahsetmeden Ayfer Kafkas ve karakteri Eşrefzade İdris Bey’i anlatmak, hem polisiye romana hem Ayfer Kafkas’a hem de Eşrefzade İdris Bey’e büyük haksızlık olurdu.
 
Ayfer Kafkas ve Eşrefzade İdris Bey maceralarını, tam da bu noktada, polisiyeyi polisiye yapan kişiler-olaylar-anlatım üçgeninde ele almak zaruridir. Öncelikle Eşrefzade İdris Bey maceralarında kişilerin tipleri belirgin, sayıları az, türün belirli ve tipik özelliklerine uygun sunulmuştur. Böylece eserler hem dramatik gerilimleri hem de anlatım biçimi olarak melodrama yaklaşmıştır. Uğraşlarında olsun, hal ve hareketlerinde olsun romanları geçtiği XIX. Yüzyıl Osmanlı yaşantısından derin izler taşımakta, dönemin yaşam koşullarına uyum göstermektedirler.
 
Ana karakter Eşrefzade İdris Bey, klasik soruşturmacı özelliklerini taşıyor; zeki bir insan, bilimden yararlanmaya çalışıyor ve adalete kopmaz bir bağ ile bağlı. Ama hislerinden de tamamen arınmış, mekanik bir hafiye değil. İnsani duyguları çoğu zaman ağır basıyor, hata yapabiliyor ve hata yaptığını kabul edebiliyor. Bu özellikleri onu diğer dedektiflerden ayırdığı gibi, hem daha gerçekçi kılıyor hem de okura daha yakınlaştırıyor.
 

“Zaman zaman insanlar tarafından yanıltıldığım olmuştur.”

(Kızıl Şebeke, s. 377)

Kafkas’ın kurguları sadece “katil kim?” sorusuna cevap aramamakta, ayrıca olması gerektiği gibi cinayetin nedeni üzerine de eğilmektedir. Romanların bütününde gerek hafiyenin araştırmaları, gerekse tanık ve şüpheli anlatımları, “Kim, Nasıl, Niçin?” sorularının cevaplarını bulabilmek çevresinde şekillenmekte, kurgu hiçbir zaman bu soruların cevabını aramanın dışına çıkmamaktadır.
 
Tüm bu özellikleriyle Eşrefzade İdris Bey maceralarının klasik polisiyenin dışına fazla çıktığı söylenemez. Kafkas’ın eserlerinde önce bir cinayet işlenmekte, dar bir çevrede az sayıda insan bir arada bulunmakta, soruşturmayı yürüten bir hafiye ve sona saklanan katili açıklama gösteri ile kalıplaşmış düzenden ciddi izler taşımaktadır. Ancak yazarın özenli dil kullanımı, anlatımındaki sadelik, seçtiği zaman ve yarattığı karakterler, anlatıyı etkili kılacak beklenmedik olaylar ve şok edici sona sahip olmamasına rağmen Eşrefzade İdris Bey maceralarını, türün ülkemizdeki saygın örnekleri arasına sokmaktadır.

Yazar
Doruk Ateş © © Doruk Ateş Doruk Ateş © Doruk Ateş

Doruk Ateş 1982 yılında Ankara, Çinçin Bağları’nda doğdu. Lisans eğitimi sırasında memur olarak atandı. Ülkenin farklı şehirlerinde farklı unvanlarda görev yaptı. KESK’e bağlı, Enerji Sanayi ve Maden Emekçileri Sendikası’nda Şube Denetleme Kurulu üyeliği ve İl Temsilcisi gibi görevlerde bulundu. Sendikanın yayın organlarında köşe yazıları ve öyküleri yayınlandı. Özelleştirmeler sonrası devlet memurluğundan ayrılarak farklı şirketlerde çalıştı. İki romanı yayınlandı, birçok kolektif kitapta öyküleriyle yer aldı. Türkiye Polisiye Yazarları Birliği kurucu üyelerinden olup halen birliğin yönetim kurulu üyesidir.